Karar yazarı İbrahim Kiras, köşe yazısında iki ayrı “Suriye problemi” olduğunu bunlardan birini ülkemizde en az 3 milyonu bulan sığınmacı olduğunu diğerinin de, “sınırımızın güneyinde bir PKK devleti kurulmak üzere. Bir kısmı ABD’nin, öbür kısmı Rusya’nın himayesi altında faaliyet gösteren örgütün devletleşme riski.” olduğunu yazdı.
Türkiye’nin bu iki “problem” arasında köşeye sıkıştığını söyleyen Kiras, ” Suriye iç savaşına dahil olmamızın doğru mu yanlış mı olduğunu tartışmanın da artık fazla manası yok. O zaman “yapmayın, etmeyin” dedik, dinlemediler. Ama bugün artık “Biz demiştik” demenin fazlaca anlamı yok. İktidarı yapmış olduğu o yanlışın hesabını vermeye çağırmak da gereksiz. Belki de geçmişte yapılan hataların hesabını sormayı biraz ileriye erteleyerek doğrudan bugüne odaklanmak gerekiyor şimdi.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde söylediği “Bu muhalefet sürekli kışkırtıcılık yapmaya devam ediyor, rahat durmuyor. Hala kalkıyor, mültecilerle uğraşıyor.” ifadelerini örnek göstererek iktidarın söz konusu problemleri çözmek gibi bir “derdi” görünmediğini söyleyen Kiras’ın köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Zaten yaşanan olayların AK Partinin ve Cumhur ittifakının kalesi durumundaki Kayseri, Konya gibi yerlerde baş göstermiş olması da bunun kanıtı.
Bu bir yana, elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin, muhalefet bugüne kadar sığınmacılar sorununu istismar etmek isteseydi edemez miydi?
CHP’nin çözüm önerisi yıllardır değişmedi. Kılıçdaroğlu döneminden bu yana hep şunu söylüyorlar: Esad’la görüşüp anlaşarak ve AB fonlarından kaynak tedarik ederek sığınmacılar için Suriye’de dönebilecekleri bir ortamı hazırladıktan sonra kardeşlerimizi ana vatanlarına kavuşturacağız.
Bunun gerçekçi bir proje olup olmadığı tartışılır. Şahsen bana hiç uygulanabilir gibi görünmüyor. Ancak yapıcı bir yaklaşımın ifadesi olduğunu inkar edemezsiniz. İşin kolayına kaçıp halkı sığınmacılara karşı kışkırtmaya yönelmek yerine tarafların tümünü memnun edebilecek bir çözüm bulma çabası var bu yaklaşımda. Şu veya bu sebeple CHP’den hoşlanmıyoruz diye bu gerçeği inkar edemeyiz.
Erdoğan bir de Beşar Esad ile işleri düzeltmeye çalıştığı bir ortamda muhalefetin kendisine engel çıkarttığını iddia ediyor. Biz düzeltmeye uğraşıyoruz, onlar bırakmıyor demeye getiriyor.
Oysa ana muhalefet lideri Özgür Özel daha geçen hafta söz konusu problemlere bir çözüm bulmak amacıyla Esad ile görüşeceğini açıklamıştı. Demek ki bugün itibarıyla iktidar partisinin sorunu sona erdirmek için benimsediği çözüm yoluyla ana muhalefetin çözüm önerisi kesişmiş durumda. (Daha doğrusu iktidar muhalefetin durduğu yere gelmiş durumda.) Öyleyse bu konuya ilişkin olarak oturulacak bir masada hükümetin muhataplarını ikna etmesini kolaylaştıracak, “Yarın ben gitsem bile devletin meseleye yaklaşımı değişmeyecek” diyebilmesini sağlayacak bir imkan bu.
Bana sorarsanız, Suriye meselesinde işler o kadar karışık ki hiçbir “çözüm” meseleyi tam olarak çözemez. Belki kısmi rahatlamalar getirebilir. Yakın vadede ne sınırımızdaki PKK tehdidini tamamen ortadan kaldırmak ne ülkedeki sığınmacı sorununu bütünüyle sona erdirmek mümkün. Ama yine de hem iktidar hem muhalefet aynı çözüme inanıyorlarsa neden hükümet bunu fırsata çevirmeye gönülsüz?”